Gliserin Kulak Açar mı? Siyaset Bilimi Perspektifinden Bir Analiz
Toplumsal düzeni anlamaya çalışan bir siyaset bilimci için her mesele, yalnızca teknik bir çözüm ya da biyolojik bir olgu değildir. Gliserin kulak açar mı? sorusu, ilk bakışta yalnızca tıbbi bir merak gibi görünse de, aslında güç ilişkileri, kurumların işleyişi, ideolojik çerçeveler ve vatandaşlık algısı üzerinden okunabilecek sembolik bir sorudur. Bir damla gliserin kulağı açabilir mi, peki ya toplumların kulaklarını kim açacak?
—
Kurumlar ve Otoritenin Kulakları
Her toplumda kurumlar, vatandaşların “duyma ve duyurulma” kapasitesini şekillendirir. Gliserin burada yalnızca bir kimyasal madde değil, aynı zamanda “kurumsal bir müdahale”nin metaforu olarak düşünülebilir. Kulak tıkanıklığı, yurttaşların devletin sesine ulaşamaması gibi algılanabilir. Kurumlar, tıpkı gliserin gibi, vatandaşın işitme kapasitesini artırabilir ya da tıkanıklığı derinleştirebilir.
İktidar bu noktada belirleyicidir. Devlet, vatandaşın hangi sesleri duymasına izin verip hangilerini bastıracağını kontrol eder. Gliserin kulağı açabilir; ama siyasi düzen, toplumun kulaklarını hangi frekansta açacağına karar verir.
—
İdeoloji ve Duyma Biçimleri
İdeolojiler, kulak tıkaçları gibidir. İnsanlar, toplumsal olayları ideolojik filtrelerden geçerek duyarlar. Gliserin bu anlamda ideolojik bariyerleri yumuşatabilecek bir “araç” olarak yorumlanabilir. Ancak hangi ideolojinin hangi sesi bastırdığı, siyasal düzenin en temel sorularındandır.
Burada kritik soru şudur: Vatandaş gerçekten duyuyor mu, yoksa sadece iktidarın duymak istediği sesi mi işitiyor?
—
Cinsiyet Rolleri ve Siyasal Duyma Kapasiteleri
Toplumsal cinsiyet perspektifinden baktığımızda, erkeklerin ve kadınların siyasal “duyma” pratikleri farklıdır.
Erkeklerin Stratejik ve Güç Odaklı Yaklaşımı
Erkekler çoğunlukla siyasal süreçlere stratejik bir gözle bakar. Tıpkı gliserinin kulakta hızlı bir açılma sağlaması gibi, erkekler siyasal düzenin kısa vadeli kazanımlarına odaklanır. Onlar için “kulak açmak”, gücün yeniden dağılımı ve iktidar mekanizmalarının işlerliğiyle ilgilidir.
Kadınların Demokratik Katılım Odaklı Yaklaşımı
Kadınlar ise siyasal süreci ilişkisel bağlar ve toplumsal etkileşimler üzerinden anlamlandırır. Gliserin burada, kulakları tek başına açan bir damla değil, dayanışmayla çoğalan bir katılım pratiği olarak düşünülebilir. Kadınların bakış açısı, siyasal süreçte yurttaşların birbiriyle konuşabilmesini ve ortak bir ses yaratabilmesini önceler.
—
Vatandaşlık ve Sağlık Metaforu
Vatandaşlık, kulağın açık olmasıyla eşdeğer bir metafor olarak okunabilir. Eğer yurttaşlar devletin sesini duyabiliyor, kendi seslerini ifade edebiliyorlarsa, siyasal düzen “sağlıklıdır.” Ancak kulak tıkalıysa, yani yurttaşlar bastırılıyor, susturuluyor ya da yok sayılıyorsa, o zaman siyasal sistem bir “hastalık” içindedir.
Gliserin burada hem bireysel hem de toplumsal bir müdahale aracıdır: Birey kendi kulağını açmak için damlayı kullanır, toplum ise kurumları dönüştürerek kolektif işitme kapasitesini artırır.
—
Provokatif Sorular: Kimin Kulağı Açılıyor?
– Devlet, gerçekten tüm vatandaşlarının sesini duymak istiyor mu, yoksa sadece işine gelenleri mi?
– Toplumsal yapılar, kulakları açan birer gliserin damlası mı, yoksa kulak tıkaçları mı?
– Erkeklerin stratejik bakışıyla kadınların katılım odaklı yaklaşımı birleştiğinde, daha sağlıklı bir siyasal “işitme düzeni” kurulabilir mi?
– Sizce toplumun “kulağını açmak” için bireysel damlalar mı yeterlidir, yoksa köklü kurumsal dönüşümler mi?
—
Sonuç: Gliserin ve Siyasetin Ortak Noktası
Gliserin kulak açar mı? sorusu, tıbbi bağlamda evet, kulağı yumuşatır ve işitme yolunu açar. Ancak siyaset bilimi bağlamında sorulduğunda bu, çok daha derin bir anlam kazanır: Gliserin, iktidarın, ideolojinin ve vatandaşlığın nasıl bir işitme düzeni kurduğunu sorgulatan bir metafordur.
Bugün asıl mesele, kulakların açılıp açılmadığı değil, hangi seslerin duyulabilir, hangilerinin duyulmaz kılındığıdır. Çünkü gerçek siyaset, yalnızca kulakların açık olması değil, aynı zamanda kulaktan kulağa yayılan özgür bir toplumsal iletişimin varlığıdır.
Peki siz, kulaklarınıza damlayan seslerin gerçekten özgürce ulaştığını düşünüyor musunuz?